Modern Hayatın Yeni Hastalığı: Sürekli Yetersiz Hissetmek
- Uzman Psikolog Gizem Çetin

- 11 Şub
- 2 dakikada okunur
Bazen durup kendimize soruyoruz: “Ben yeterli miyim?” İşimde, ilişkilerimde, sosyal hayatımda… Yetiyor muyum, yoksa hep biraz daha fazlası mı gerekiyor? Garip bir his bu. Ne kadar çabalarsak çabalayalım, sanki hep bir şeyler eksik gibi. Daha başarılı olmalı, daha güzel görünmeli, daha sosyal olmalı, daha üretken olmalıyız. O “daha” hiç bitmiyor. Ve biz, bir türlü yeterli hissedemiyoruz.
Peki neden böyle hissediyoruz? Aslında bunun kökleri çocukluk yıllarımıza dayanıyor. Çocukken, çevremizdekilerden aldığımız mesajlar bizim kendimize nasıl bakacağımızı belirler. Eğer sürekli daha iyi olmamız gerektiği söylendiyse, daha çok çalışmamız, daha uslu olmamız, daha başarılı olmamız gerektiği vurgulandıysa, bilinçaltımızda şu mesaj şekillenir: “Olduğum halim yeterli değil.” Küçük bir çocuk için bu mesaj ağırdır. Çünkü çocuk, sevilmek ve kabul görmek için hep daha fazlasını yapmak zorunda olduğunu düşünmeye başlar. Ve bu düşünce, büyüdüğümüzde de peşimizi bırakmaz.
Bunu yetişkin hayatımızda nasıl hissederiz? Herkesin dışarıdan harika göründüğü ama bizim eksik olduğumuzu düşündüğümüz o anlar var ya, işte orada… Sosyal medyada başkalarının hayatlarına bakarken içimizde beliren o hafif burukluk. “Ben neden onlar gibi değilim?” diye sorduğumuz anlar. İş yerinde herkes başarılı görünürken, bizim içten içe kendimizi yetersiz hissettiğimiz günler. Hatta bazen en yakınlarımızın sevgisini bile sorgularız. “Beni gerçekten seviyor mu, yoksa yetemediğim bir şeyler var mı?” diye düşünürüz. Sürekli kendimizi kanıtlamak zorundaymışız gibi hissetmek yorucu bir şeydir. Çünkü her şeyin mükemmel olması gerekiyormuş gibi gelir. Ama işin garibi, bu mükemmeliyetin bir sonu yoktur.
Peki bu hisle nasıl başa çıkacağız? Öncelikle şunu fark etmeliyiz: Yetersizlik hissi, çoğu zaman gerçeği yansıtmaz. O, geçmişten gelen bir yankıdır. Küçükken duyduğumuz ya da hissettiğimiz o eksiklik duygusu, bugünkü hayatımıza sızıyor. Ama biz artık o çocuk değiliz. Bugün, kendi değerimizi başkalarının gözünden değil, kendi içimizden belirleyebiliriz.
Bu noktada kendimize şunu sormalıyız: Gerçekten mi yetersizim, yoksa kendime fazla acımasız mı davranıyorum? Çünkü çoğumuz, kendimize başkalarına olduğumuzdan çok daha sertiz. Dışarıdan bakınca güçlü ve yeterli görünen insanlar bile bazen aynı hisleri yaşıyor. Çünkü sorun, gerçekten eksik olmamız değil; hep “daha fazlasını” yapmamız gerektiğine inanıyor olmamız.
Şimdi, zihnimizi biraz rahatlatmanın zamanı. Öncelikle, sürekli bir şeyleri başarmaya çalışmanın arasında olduğumuz yeri fark edelim. Durup kendimize şu soruyu soralım: “Ben şu an olduğum haliyle de yeterli olabilir miyim?” Bu soruya gerçekten dürüstçe cevap verdiğimizde, çoğu zaman “Evet, aslında olabilir.” cevabını alırız. Çünkü en iyi versiyonumuz olmaya çalışmak güzeldir ama kendimizi bugünkü halimizle de sevebilmek, asıl huzuru getirir.
Bir de şu var: Kendimizi başkalarıyla kıyaslamak, otomatik olarak yetersiz hissetmemize neden olur. Ama kıyasladığımız şey çoğu zaman bir illüzyondan ibarettir. Sosyal medyada ya da çevremizde gördüğümüz insanlar, en iyi halleriyle karşımıza çıkar. Kimse başarısız olduğu anları, kötü hissettiği günleri, kendini sorguladığı geceleri paylaşmaz. Ama hepimizin böyle anları var. O yüzden, birini gördüğümüzde ve “Onun hayatı ne kadar kusursuz.” diye düşündüğümüzde, hatırlamamız gereken şey şu: Biz onun sadece görünen yüzünü izliyoruz.
Son olarak, şunu unutmayalım: Yeterli olmak, hiçbir zaman bir hedef değil, bir his. Ve bu his, dışarıdan gelmez. Onu, kendimize şefkat göstererek, olduğumuz halimizi kabul ederek oluşturabiliriz. Hep daha iyi olmayı istemek normaldir ama şu an olduğumuz halimizi de sevebiliriz. Çünkü biz zaten yeterliyiz. Sadece buna inanmayı öğrenmemiz gerekiyor.
Görüşmek Üzere
Sevgilerimle…





Yorumlar