Batık Maliyet Etkisi: Bir İlişkiyi Bırakamamanın Psikolojisi
- Uzman Psikolog Gizem Çetin
- 12 Şub
- 3 dakikada okunur
Bazı ilişkiler vardır, içinde olmaktan mutlu değiliz ama yine de ayrılamıyoruz. Mantığımız, o ilişkiye devam etmenin doğru olmadığını söylüyor ama duygularımız bizi orada tutuyor. “Bunca yıl verdim, her şeyi silip atamam” diye düşünüyoruz. Bazen alışkanlık, bazen fedakârlıklarımız, bazen de “Eğer daha çok çaba harcarsam düzeltebilirim” inancı bizi o ilişkide tutmaya devam ediyor. İşte bu noktada psikolojide “batık maliyet etkisi” dediğimiz bir kavram devreye giriyor.
Bu kavram ekonomiyle ilgili bir terim olarak ortaya çıktı. İnsanlar, bir şeye zaman, para ya da emek harcadıklarında, artık mantıklı bir seçim olmasa bile onu bırakmakta zorlanıyorlar. Çünkü kaybettiklerini geri alamayacaklarını düşünerek o yatırıma devam ediyorlar. Diyelim ki pahalı bir konsere bilet aldınız ama konser çok kötü. Normalde kalkıp gidebilirsiniz ama “Bu kadar para verdim, bari sonuna kadar dinleyeyim” diye düşünüyorsunuz. Ya da yıllardır yaptığınız bir iş sizi mutlu etmiyor ama “Bu kadar yıl çalıştım, şimdi istifa etmek saçma olur” diyerek devam ediyorsunuz. Mantıklı olan, artık size zarar veren şeyi bırakmaktır ama işin içine duygular girdiğinde bunu yapmak çok daha zor hale geliyor. Hele konu bir ilişki olduğunda, işler iyice içinden çıkılmaz bir hâl alıyor.
İlişkilerde Batık Maliyet Etkisi
Birçok insan bir ilişkide kalırken sevgi yerine, o ilişkiye harcadığı zaman ve emeği düşünüyor. “Bu kadar şey yaşamışız, ayrılamam” ya da “Onun için çok fedakârlık yaptım, bunların boşa gitmesine izin veremem” gibi düşünceler, sağlıklı bir bağlılık değil, kaybettiklerini yerine koyamama korkusudur.
Fakat burada yalnızca fedakârlıklarımız değil, psikolojik yapımız da devreye girer. Bağlanma stilleri, bir insanın ilişkilerde kendini nasıl konumlandırdığını belirler. Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip kişiler, ilişkiyi kaybetme korkusunu çok daha yoğun hisseder. “Onu kaybedersem bir daha böyle birini bulamam”, “Eğer yeterince çaba gösterirsem beni daha çok sevebilir” ya da “O giderse yalnız kalırım” gibi düşünceler, batık maliyet etkisini daha da güçlendirir. Böyle insanlar, ne kadar mutsuz olurlarsa olsunlar, bir şekilde ilişkiyi sürdürmenin daha güvenli olduğunu hissederler. Çünkü belirsizlikten korkarlar.
Bir diğer yaygın sebep ise düzelme umududur. İnsanlar kötüye giden bir ilişkiyi düzeltme şanslarının olduğuna inanırlar. “Zamanla değişir”, “Daha çok emek verirsem düzelebilir” ya da “İlişkiler zaten zor, biraz daha sabretmeliyim” gibi düşünceler, bir ilişkide kalmayı rasyonelleştirmenin yolları haline gelir. Oysa düzelme umudu, çoğu zaman bir yanılgıdır. Bir ilişkide düzelme ihtimali, sadece bir tarafın çabasıyla gerçekleşmez. Eğer değişim iki kişi tarafından da istenmiyorsa ve çaba eşit şekilde harcanmıyorsa, o ilişki kaç yıl sürerse sürsün, hep aynı kısır döngü içinde kalacaktır.
Bir diğer büyük yanılgı da “Ben bunu düzeltebilirim” inancıdır. Özellikle fedakârlık yapmaya yatkın kişiler, ilişkideki tüm sorumluluğu üstlenme eğiliminde olurlar. “O bana kötü davranıyor ama belki ben daha anlayışlı olursam değişir”, “Eğer daha çok seversem, daha çok destek olursam bana değer vermeye başlar” gibi düşünceler, insanların ilişkiye sıkı sıkıya tutunmasına sebep olur. Oysa gerçek şu ki, bir ilişkide iki taraf da sorumluluk almadıkça ve değişime istekli olmadıkça, düzelme ihtimali çok düşüktür. Ama insanlar, yıllarca çaba gösterdikten sonra geri adım atmayı yenilgi olarak gördükleri için bu çaba döngüsünden çıkamazlar.
Bazı çiftler vardır, yıllardır sürekli kavga ederler ama ayrılmayı düşünmezler bile. Çünkü o kadar çok şey yaşamışlardır ki, o ilişkiyi kaybetmek büyük bir yenilgi gibi gelir. Oysa burada düşünülmesi gereken şey şudur: Devam etmek de bir kayıptır. Bir ilişki sizi mutlu etmiyorsa, orada kalmaya devam etmek, enerjinizi ve yıllarınızı kaybetmek demektir.
Peki, Bu Döngüden Nasıl Çıkılır?
Öncelikle şunu kabul etmek gerekir: Bir ilişkiyi bitirmek, yaşanan güzel şeyleri silmek anlamına gelmez. “Ama iyi günlerimiz de oldu” diye düşünüyor olabilirsiniz. Evet, geçmişte mutlu anlar yaşandı. Ama mesele şu: Şu an mutlu musunuz? Eğer bir ilişkide kalma sebebiniz sadece geçmişte güzel anılar yaşanmış olmasıysa, o ilişkiyi geleceğe taşımak için yeterli sebebiniz yok demektir.
Bir insanın bir ilişkide kalmak için en büyük sebebi, o ilişkinin şu an ona iyi gelmesi olmalıdır. Eğer o ilişki size sadece geçmişin hatırına tutunduğunuz bir yük gibi geliyorsa, belki de artık bırakmanın zamanı gelmiştir.
Ayrılığı bazen bir yenilgi gibi görebiliriz. “Bu kadar emek verdim, şimdi gidersem her şey boşa mı gidecek?” diye düşünmek doğaldır. Ama unutulmaması gereken şey şu: Bir ilişkiye yıllar vermiş olmanız, ömrünüzü de vermeniz gerektiği anlamına gelmez. Bir zamanlar emek vermiş olmanız, bugün mutsuz olmaya mahkûm olduğunuz anlamına gelmez.
İnsan psikolojisi, kaybetmeye odaklanmaya meyillidir. Bir şeyi bırakırken, neyi kaybedeceğimizi düşünürüz ama ne kazanabileceğimizi pek hesaba katmayız. Oysa kaybetmek, bazen kazanmaktır. Bazen bir ilişkiyi sonlandırmak, bir yenilgi değil, kendine verdiğin en büyük değerdir. Çünkü gerçek şu ki, bir ilişkiyi bırakmak, sadece onu kaybetmek değil; kendini yeniden kazanmak anlamına da gelebilir.
Comments