Kaygılansan da, kaygılanmasan da… olacak olan olacak.
- Uzman Psikolog Gizem Çetin

- 11 Eki
- 3 dakikada okunur
Hayatın belki de en büyük yanılgısı, zihnin her şeyi kontrol edebileceğine inanmasıdır.
Bir şeyleri yeterince önceden düşünürsek, planlarsak, kurarsak… belki kötü bir şey olmaz. Belki biz hazırlıklı oluruz. Belki olmazsa bile, daha az canımız yanar.
İşte tam bu yerden başlar kaygı.
Bir şeyi oldurmaya değil, önceden öngörmeye çalıştığımız an.Ama ne kadar düşünürsen düşün, bazı şeyler senin düşüncelerinden bağımsız akar. Ve günün sonunda olan olur.
Sen kaygılanırken, bazen düşündüğün olur, bazen hiç aklına bile gelmeyen…
Karşımızdakinin ne düşüneceğini, bir ilişkinin neye dönüşeceğini, bedenimizdeki bir ağrının neye işaret ettiğini, verdiğimiz kararın doğru mu yanlış mı olduğunu önceden öğrenmek isteriz. Ve eğer öğrenemiyorsak, zihin otomatik olarak devreye girer:
Kurma başlar.
Peki neden?
Çünkü zihin, bir şeyin kötü olup olmayacağını bilmemektense, kötü olacağına emin olmayı tercih eder. Net bilgi yoksa, en kötü senaryo çalıştırılır.Bu, beynin evrimsel güvenlik sistemidir.
Beyin için belirsizlik, somut bir tehdit gibidir.
Zihin o boşluğu doldurmak ister. Çünkü bilinmeyen, insan zihninde çoğu zaman kötü ihtimale dönüşür.“Ya olmazsa?”, “Ya yine aynı şey olursa?”, “Ya bu da biterse?”Bu soruların her biri, beyinde alarm sistemini çalıştırır.
O sırada sadece düşünmüyorsundur tüm bedenin o tehdide hazırlanır.
Ama asıl ironik olan şudur:
Kaygı seni harekete geçirecek kadar güçlü, ama çözüm üretmeye engel olacak kadar felç edicidir.Beyin, cevap bulamadığı yerde hep daha fazla düşünerek çözüm arar. Ve biz buna ‘düşünmek’ deriz, ama aslında bu çoğu zaman sadece zihinsel döngüdür.
Kontrol edemediğimiz şeylere karşı içten içe hazırlanmak gibi…Sanki her ihtimali düşünürsek daha az acır gibi…Oysa acıyı azaltmaz bu.Sadece acı gelene kadar seni yorar.
Zihnin temel yanılgısı şudur:
Kaygılanırsam hazırlıklı olurum.
Gerçekte olan ise şudur:
Kaygılanırsan sadece daha uzun süre yorulursun.Çünkü olacak olan, zaten olacak.
Ve çoğu zaman, senin zihinsel senaryolarının dışında bir biçimde olacak.
Peki o zaman hiçbir şey düşünmeyelim mi?
Elbette hayır.Ama her şeyi düşünmekle, düşünmenin seni tükettiğini fark etmek arasında bir fark var.
Peki neden duramıyoruz?
Çünkü insan zihni, kontrol hissi olmadan sakinleşemez.İçeride bir şeyleri sabitleyemiyorsak, dışarıyı sabitlemeye çalışırız.“Onu aramalı mıyım?”, “Ya yanlış karar verdiysem?”, “Bir şey söyleseydim değişir miydi?”Bu sorularla zihinsel olarak o durumun başında bekleriz.Oysa bu bekleyiş, çoğu zaman gerçek bir çözüm doğurmaz.
Sadece zihinsel enerjiyi tüketir.
Ve biz, farkında olmadan günlerimizi, haftalarımızı hatta bazen yıllarımızı
olmamış bir şeyin olup olmayacağını bekleyerek geçiririz.
Ama çoğu zaman…
Olacak olan olur.
Ve bizim tüm zihinsel hazırlıklarımız o olup biteni değiştirmez.
Ama gerçek şu:
Beyin hiçbir zaman gelecekten emin olamaz.
Ve bu bilinmezlik içinde sürekli senaryo kurmak, seni hayata hazırlamaz sadece hayatı ertelemeni sağlar.Çünkü zihin meşgul oldukça, şimdi ile temas kuramaz.
Ve kaygı tam da burada başlar:Geçmişte olanlara pişmanlık duymak, gelecekte olabileceklerden korkmak,ama bugünü yaşayamamak.
Şimdi daha derin bir soruya geçelim:
“Peki ben bu kadar kaygılanmasam ne değişir?”
Cevap şu:
Olacak olan yine olur.
Ama sen daha az yorulursun.
Karar verirken tükenmiş değil, sakin olursun.
Beklerken tetikte değil, merkezindesindir.
Olan olduğunda yıkılmazsın çünkü öncesinde kendini yıkmamışsındır.
Yani evet…
Bu cümle bir kaçış değil:
Kaygılansan da, kaygılanmasan da… olacak olan olacak.
Ama aradaki fark şu:
Sen o olurken nasıl bir zihinde, nasıl bir duyguda kalmak istiyorsun?
Sorgulayacak olursak:
Bu hayatta gerçekten kontrol edebileceğimiz şey ne kadar?
Ve neyi kontrol etmeye çalışırken, asıl kontrolü kendimizden veriyoruz?
Belki de bu yüzden tüm bu yazının sonunda kalan tek cümle bu:
Bazı şeyler zihninde değil ama kendin dağılmadan yaşayabilmek, tam da senin elinde.
Ve belki de zihnin kontrol etmeyi bıraktığında, hayat kendini sana daha yumuşak gösterir.
Çünkü bazen mesele, ne olacağı değil; olurken senin kim kalabildiğindir.





Yorumlar