Cici Kız Sendromu: Hep İyi Olmaya Çalışırken Kendimizi Kaybediyoruz
- Uzman Psikolog Gizem Çetin
- 8 Mar
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 22 Mar
Küçük bir kız çocuğu hayal edin. Annesi ona “Ne kadar uslu bir kızsın” dediğinde gözlerinin içi parlıyor. Öğretmeni, “Çok terbiyeli, çok saygılı” diye bahsettiğinde göğsü kabarıyor. Büyükler onu överken saçını okşuyor, “Sen tam bir cici kızsın” diyorlar. O da bu cümleleri, uslu olmanın, sessiz kalmanın, fedakâr olmanın bir erdem olduğunu öğrenerek büyüyor. Ama bir gün fark ediyor ki, başkalarını mutlu etmek için kendini o kadar uzun zamandır ikinci plana atıyor ki, artık ne istediğini bile bilmiyor. İşte bu, Cici Kız Sendromu’nun başladığı yer.
Birçok kadın farkında bile olmadan bu kalıbın içinde büyüyor. Sürekli kibar olmaya çalışmak, çatışmadan kaçınmak, hep başkalarını düşünmek, hayır diyememek… Bunların hepsi bize “iyi bir insan” olmanın gerekliliği gibi öğretiliyor. Oysa gerçek şu ki, sürekli başkalarını önceleyen biri, eninde sonunda kendini unutmaya başlıyor.
Peki, Neden Böyle Oluyor?
Cici Kız Sendromu çocukluktan itibaren öğrenilen bir davranış biçimi. Küçük yaşlarda, ebeveynlerimizin, öğretmenlerimizin, çevremizdeki yetişkinlerin bizi nasıl ödüllendirdiğini dikkatlice izliyoruz. Eğer sessiz ve uyumlu olduğumuzda seviliyor, beğeniliyor ve övgü alıyorsak, zamanla bunu bir kural olarak benimsiyoruz. Ama eğer isteklerimizi net bir şekilde dile getirirsek, öfkelendiğimizde sesimizi yükseltirsek, “bencil” ya da “şımarık” damgası yediğimizi fark ettiğimizde, uyumlu olmanın hayatta kalmak için daha güvenli bir yol olduğuna inanıyoruz.
Sonra büyüyoruz. İş hayatına giriyoruz, ilişkiler kuruyoruz, kendi ailemizi oluşturmaya başlıyoruz. Ve bir gün bakıyoruz ki, yıllardır hep “idare eden” taraf olmuşuz. İş yerinde daha fazla sorumluluk almak zorunda kalan, ama asla terfi istemeye cesaret edemeyen kişi biziz. İlişkilerde hep alttan alan, sevdiğimiz insanın mutluluğunu kendi mutluluğumuzdan üstün tutan yine biziz. Aile içinde her şey yolunda gitsin diye kendi ihtiyaçlarını hep en sona bırakan kadın da biziz.
İçimizde hep şu korku var: Ya birini üzersem? Ya bencil olursam? Ya artık sevilmezsem?
Bunu Nasıl Fark Edebiliriz?
Belki de en sık duyduğunuz cümle “Sen çok iyi bir insansın” olmuştur. Bunu duyduğunuzda içiniz ısınıyor olabilir, çünkü toplum bizi böyle büyüttü. Ama bir durup düşünmek lazım: İyi biri olmanın bedeli ne? Eğer sürekli iyi olmaya çalışırken yoruluyorsanız, kendinizi tükenmiş hissediyorsanız, fedakârlık yapmaktan kendi hayatınızı yaşayamaz hale gelmişseniz, belki de bu “iyilik” sandığınız şeyin arkasında bir onay alma ihtiyacı, bir kabul edilme çabası yatıyordur.
Birçok kadın farkında olmadan bu sendromun içinde sıkışıp kalıyor. Diyelim ki iş yerinde fazladan iş yükü verildi, itiraz etmiyorsunuz çünkü “Problem çıkarmak istemiyorsunuz.” Sevgiliniz sizin için önemli bir planınızı iptal etmenizi bekliyor, hayır diyemiyorsunuz çünkü “Onu üzmek istemiyorsunuz.” Bir arkadaşınız sizden hep destek bekliyor ama karşılığında hiçbir şey vermiyor, yine de yanında olmaya devam ediyorsunuz çünkü “İyi bir insan böyle yapmalı.”
Ama bir noktada, bu kısır döngü yorucu hale geliyor. Kendini hep geriye çekmek, kendi ihtiyaçlarını sürekli olarak ikinci plana atmak bir zaman sonra bir boşluk yaratıyor. Kadınlar genellikle bu boşluğu ancak tükenmişlik noktasına geldiklerinde fark ediyorlar. O noktada ise şu soruyu sormaya başlıyorlar: Ben ne istiyorum?
Peki, Bu Döngüyü Kırmak Mümkün mü?
Öncelikle şunu söylemek lazım: Cici Kız Sendromu’ndan çıkmak, bencil olmak demek değil. Bize öğretilen en büyük yanlışlardan biri, kendi sınırlarımızı korumaya çalıştığımızda, kendimizi düşündüğümüzde bencil olacağımız yanılgısı. Oysa, kendi isteklerini önemsemeyen, sürekli başkalarını mutlu etmeye çalışan biri eninde sonunda mutsuz oluyor. Mutsuz bir insan ise başkalarına da gerçek anlamda bir katkı sağlayamıyor.
Bu döngüyü kırmanın ilk adımı, kendini fark etmek. Kendini sürekli başkalarına göre mi şekillendiriyorsun? Hayır dediğinde suçluluk mu hissediyorsun? Başkalarının gözünde “iyi” görünmek için mi bazı şeyleri yapıyorsun, yoksa gerçekten istediğin için mi?
Eğer bunları fark ettiysen, küçük küçük pratikler yapmaya başlayabilirsin. Örneğin, biri senden bir şey rica ettiğinde hemen evet demek yerine biraz düşün. Gerçekten yapmak istiyor musun? Eğer istemiyorsan, nazik ama net bir şekilde hayır diyebilirsin. İnsanları hayal kırıklığına uğratmaktan korkma, çünkü senin de bir birey olarak kendi sınırların var.
Kendi isteklerini ifade etmeyi öğrenmek de çok önemli. Küçüklüğümüzden beri “Güçlü kadın sessiz kadındır” mesajı verilse de, güçlü kadın aslında kendini ifade edebilen kadındır. Eğer bir şey seni rahatsız ediyorsa, bunu dile getirmekten çekinme. İlk başta zor olabilir, ama zamanla bu senin için daha doğal hale gelecek.
Ve belki de en önemlisi, kendine şefkat göstermeyi öğrenmek. Yıllarca herkesin iyiliğini düşünerek kendini unuttuysan, şimdi kendini hatırlama zamanı. Her gün, sadece kendin için yapacağın küçük bir şey bile bu süreci başlatabilir.
Cici Kız Sendromu, sadece kadınlardan beklenen bir kalıp değil; aynı zamanda bir tür kimlik. Ama bu kimliği değiştirmek elimizde. Çünkü iyi bir insan olmak, başkalarını mutlu etmek için kendinden vazgeçmek demek değildir. Gerçek iyilik, önce kendini sevmekten ve kendi mutluluğunu da önemsemekten geçer.
Bu Kadınlar Günü’nde, bir başkası için değil, sadece kendin için bir şey yapmaya ne dersin?
Opmerkingen