top of page
134.jpg

Astro Başlangıç Paketi ..
Nereden başlayacağını bilemeyenler için.
Detayları öğrenmek için tıkla. 

Astrolog Mine Cürmen ile

Kendi Önüne Set Çekmek: Neden Mutluluğa İzin Vermiyoruz?

İnsan bazen en büyük engeli kendi olur. Farkında olmadan kendimizi baltalar, bir şeyleri başlamadan bitirir, en parlak anlarımızda geri çekiliriz. Dışarıdan bakınca mantıksız gibi görünür ama aslında kendi mutluluğumuza, başarımıza, hatta huzurumuza zarar vermemizin ardında derin psikolojik dinamikler yatar. Peki, neden bunu yaparız? Kendimizi sabote etmeyi nereden öğreniriz ve bundan ne kazanmaya çalışırız?


Bunu anlamak için öncelikle zihnin çalışma biçimine bakalım. Beynimiz, tehlike ve riskleri minimize ederek hayatta kalmayı amaçlar. Ama bazen tehlike algısı gerçek değil, öğrenilmiş bir yanılsamadan ibarettir. Çocukluktan itibaren çevremizden, ailemizden ve yaşadığımız deneyimlerden belirli kalıplar ediniriz. Mesela, bir çocuk büyürken ebeveynleri sürekli “Mutluluk fazla uzun sürmez, dikkatli ol” mesajı verdiyse, o çocuk büyüdüğünde mutlu olduğu anlarda kendini huzursuz hissedebilir. Beyni, mutluluğu tehdit olarak kodlamış olabilir. Ya da bir birey, küçük yaşlardan itibaren başardığı şeylerin yeterince övülmediğini ve değer görmediğini deneyimlediyse, ilerleyen yıllarda başarılarını küçümseyebilir, hatta bilinçaltında “Zaten fark edilmeyecek, o zaman neden uğraşayım?” diyerek çabasını azaltabilir.


Self-sabotaj, genellikle güvenli olanı koruma mekanizmasıdır. Ama “güvenli” olan her zaman iyi değildir. Beynimiz bilindik olanı tercih eder, çünkü bilinmeyen korkutucudur. Bir insan uzun yıllar reddedilmeyi deneyimlediyse, kendini sabote ederek reddedilme ihtimalini baştan yok etmeye çalışabilir. Örneğin, yakın bir ilişkiye başlamak yerine sürekli ilişkileri bozabilir. Bilinçdışı mesajı şudur: “Eğer ben önce uzaklaşırsam, terk edilen ben olmam.” Aynı şekilde, kişi başarısız olma korkusuyla başlamadan vazgeçebilir. “Yeterince çaba göstermezsem ve başarısız olursam, bu benim suçum olmaz” diyerek kontrolü elinde tuttuğunu hissedebilir.


Self-sabotajın en tehlikeli yanı, genellikle gizlenmiş olmasıdır. Açık açık “Ben kendimi baltalıyorum” demeyiz. Bunun yerine, harekete geçmeyi sürekli erteleriz, “Zamanı değil” deriz, içten içe bir şeylerin yanlış olduğunu hisseder ama ne olduğunu tam olarak anlayamayız. Başkalarını suçlayabiliriz, “Şartlar uygun değildi” diyerek konfor alanımızı terk etmemek için bahaneler üretebiliriz. Kendimizi sabote ettiğimizi anlamanın en iyi yollarından biri, tekrar eden kalıplarımıza bakmaktır. Eğer sürekli aynı noktada tökezliyorsak, bilinçdışında işleyen bir mekanizma olabilir.


Peki, bundan nasıl çıkılır? Öncelikle klasik önerileri unutalım. “Kendine inan”, “Olumlu düşün” gibi yüzeysel yaklaşımlar, self-sabotajın temelindeki mekanizmayı çözmez. Çünkü bu, yalnızca motivasyon eksikliğiyle ilgili bir mesele değil, bilinçdışının oyunudur. Bu yüzden işe derinlemesine bakmak gerekir.


Öncelikle, kendini sabote ettiğin anları yakalamayı öğrenmelisin. Bunun için kendine şu soruyu sorman çok etkili olabilir: “Şu an neden yapmıyorum?” Bu soru seni derine götürebilir. Gerçek nedenin “yorgunum” ya da “şartlar uygun değil” olmadığını fark edebilirsin. Belki de başarının sorumluluğundan kaçıyorsun, belki de mutsuz olmaya alıştığın için mutluluğu elinde tutmak sana zor geliyor.


Bir diğer önemli nokta, sabotajın ardındaki kazancı bulmaktır. Evet, self-sabotaj zarar veriyor gibi görünse de aslında her sabotajın arkasında bir kazanç vardır. Mesela, kendini geri çektiğinde ne kazanıyorsun? Reddedilmekten kaçınma fırsatı mı? Başarısız olma riskinden uzak durmak mı? Eğer bu kazancı fark edersen, sabotajı bilinçli hale getirmeye başlarsın ve onu kontrol edebilirsin.


Ayrıca, kendine yeni bir güvenlik alanı yaratmalısın. Beynin bilinmeyenden korktuğu için kendini baltalıyor, o yüzden bilinmeyeni tanıdık hale getirmek gerekiyor. Eğer mutlu olmaya alışkın değilsen, kendine şu soruyu sorman faydalı olabilir: “Mutluluğu ne kadar süre tolere edebilirim?” Çünkü bazı insanlar gerçekten mutlu olduklarında bile garip bir huzursuzluk hisseder. Bunun sebebi, mutluluğun onlara yabancı olmasıdır. Beyin için tanıdık olmayan her şey tehdit olarak algılanır. Ama eğer kendine ufak ufak mutluluğu deneyimleme fırsatı verirsen, bu bilinmeyen alan artık o kadar da korkutucu olmaz.


Bir başka etkili yöntem, “kendi sesine karşı gelmektir.” Eğer içinden “Bunu yapmamalıyım” diyen bir ses yükseliyorsa, ona küçük bir meydan okuma yap. “Neden yapmamalıyım?” diye sor ve içinden gelen yanıtlara dikkat et. Eğer bahaneler üretmeye başladığını fark edersen, işte orada sabotajın devreye girdiğini anlayacaksın.


Ve belki de en önemli nokta: Sabotajın seni koruduğunu fark etmek ama artık ihtiyacın olmadığını ona söylemek. Beynin bu mekanizmayı kötü niyetle kurmadı, sadece seni risklerden uzak tutmaya çalıştı. Ama artık yeni bir güvenlik alanı inşa etmenin zamanı geldi. Sabotaj refleksi geldiğinde ona teşekkür edebilirsin: “Beni korumaya çalıştığını biliyorum ama artık buna ihtiyacım yok.”


Self-sabotajı aşmanın yolu, onu düşman olarak görmekten değil, bilinçdışında seni koruma amacıyla var olan bir mekanizma olduğunu fark etmekten geçer. Onunla savaşmak yerine, ona ihtiyacın kalmadığını gösterirsen, kendine koyduğun tüm sınırların birer birer çözüldüğünü görebilirsin.

Comments


bottom of page